18 Nisan 2012

Soktuğumun alerjisi

Bahar ayı sebebiyle o kadar çok burnum akıyor ki, artık en büyük korkum hapşırık krizleri veya burnumun çok akmasına bağlı, salya sümüğe bulanmış bebeler gibi görünmek değil; dehidrasyon. Yani içtiğim her şey bir şekilde solunum sistemime gidiyor ki o kadar çok şey çıkabilsin di mi? Var mıdır acaba tarihte burun akıntısına bağlı aşırı su kaybından yaşamını yitiren biri?

13 Nisan 2012

Yine bir acayip rüya

Rüyamda insanları önce vampire, 2 gün sonrasında bir vampir assassin'e dönüştüren; 3 gün sonra da öldüren bir virüs vardı. Vampir assassinler tamamen kontrollerini kaybemiş vahşi vampirler gibiydiler ve ulaşabildikleri her insanı öldürmeye çalışıyorlardı ama zaten 4. güne gelemeden ölüyorlar ve sarı-kahverengi böceklere dönüşüyorlardı. Terkedilmiş bir evde yaşayan bir grup araştırmacı da bu virüsün bulaştığı insanları kaçırıyordu diğer insanların böyle bir şey den haberi olmasın diye. Bende güneşin yeşil olduğu(niye öyle bir şey oluyorsa) günlerde çok dışarıda kaldığım için hastalığa yakalanıyordum. Bu adamlar beni yakalayıp kaçırıyorlardı ve bir şey enjekte ediyorlardı. Bu sayede virüsün yayılımı yavaşlıyordu ve benden belediyeye ait bir takım bilgileri çalmamı ve bu bilgiler sayesinde bu virüsün durdurulabileceği anlatılıyordu. Çalacağım belgeler bir harici diskteymiş. Ben belediye binasına girip buluyordum onu. Ama biri önceden ona ateş etmişti parçalanmış haldeydi. Parçaları alıp çıktım belediye binasından... Rüyayla ilgili hatırladığım ek detaylar; Dışarıdaki tüm elektrik ve ışık direklerinde kafesler vardı ve içlerinde değişik değişik kuşlar vardı. Hiç serbest uçan kuş yoktu. Ayrıca tüm binalar müstakil ev gibiydi. Sonra uyandım. Yorum bile yapamayacağım. Bu ne lan!?

11 Nisan 2012

Açlık Oyunları

Açlık Oyunları güzel bir seri idi. 2 haftada okumuştum 3 kitabı da.
Ama filmine gidemedim.
Gidecek insanlar vardı tabi, vakitte vardı, kaldı ki hala var vakit.
Ama gidemem.
Kitabı öğrenmem, okumam, ilgi duymam falan benim edebiyata olan ilgimden değildi.
Belirli bir insana olan ilgimden idi.
Kitabı okurken Katniss'i hep öyle hayal ettim.
Kendimi de oradaki fırıncı çocuk gibi görüyordum.

Onun şansını yaşamak istedim.
Onun gibi ölümle yüzyüze gelsem de, zorluklar çeksem de, hayal edebileceğim en güzel şeyleri bir şekilde yaşayabileceğimi düşünüyordum.
Ama ben ne fırıncı çocuk kadar ölümle yüzyüze geldim, ne o kadar zorluk çektim.
Keşke o kadar zorluk çekseydim de sonu onunki gibi olsaydı.
Keşke şimdi odamda güven içinde oturacağıma ölümüne savaşacak bir sebebim olsaydıda, hikayemin sonu onunki gibi olsaydı.

Ama kendime ne kadar savaş yaratsam da, hayatta kalsam da sonum öyle olmayacak.
Ancak kendim bileceğim "Gerçek mi; Değil mi?" sorusunun cevabının "gerçek" olmasının anlamını, acısını.

08 Nisan 2012

Nisan gelmiş haberim yok

Foto eğitim videoları yapmaya başladım,
Daha sonra dallanıp budaklanacaklar. Foto temelli olmaktan çıkıp baya bir geniş kitleye hitap edecekler.
Buradan da paylaşacaktım videoları ama üşeniyorum. Zaten yakından takip eden biliyordur, yada zaten kimse de durup dururken merak etmez sanıyorum.

Hem yutupta hem tivitırda hem feysbukta bir çok kişi takip etmeye başladı ilk bölümün ardından.
Ama henüz asıl amacına ulaşmadı videolar.

Hala tamamen bir şeye konsantre olabilir durumda değilim. Hala yatınca 45 gün öncesinin kabuslarını görüyorum. Ya da daha kötüsü 45 gün önceki şeyler olmamış, her şey ütopik bir ortamdaymış gibi rüyalar görüp, sonra uyandığımda kabus yaşar gibi oluyorum.

Rüya

Güzel rüyalara dair en kötü şey, uyanmak.