Sene bitmeden 2020 yazısı yazıyorum
Şubat serisi,
Hayatımın en zor dönemlerinden bir tanesiydi, 2012 Şubat
Birinden hoşlanıyordum. Olmadı. Dedem hastaydı, hayata tutunuyordu, olmadı.
Zaman her şeyi çözüyor ama.
Ne o kızı düşünür oldum, ne de hüzünle dedemi.
İyiki uğraşmışım, iyiki dedemmiş hem bana hem ailemize o kadar destek olmuş diye tebessüm ediyorum.
Kendimi bilinmeze attım, yepyeni yollar açtım,
Düşünemezdim bu noktaya geleceğimi.
Ama geldim.
Şimdi tüm dünya hasta, insanlar hasta, bir de corona boku çıktı. Ülke bombok insanlarla dolu. yöneticisinden vatandaşına, neredeyse hepsinden tiksiniyorum.
Annem ve ailemden 9-10 kişi, tanıdıklarımdan, arkadaşlarımdan, dostlarımdan 20-30 kişi harici herkes ölse umrumda olmaz. Böylesine duygusuz oldum son yıllarda ve korkuyorum bundan. Çünkü dediğimde ciddiyim.
Gel gelelim
Yine bir aile büyüğüm öldü, kalan son yaşlı akrabam, derinlerde kalan son kök, 90 yaşındaydı gayet normal.
Annanem ile ilgili bir yazım vardı yıllar önce yazdığım, yine onu kaybedeceğimizi düşündüğümüz ama işlerin enteresan şekilde iyi gittiği.
Coronadan. Ne Çinlileri, ne sorumsuz olan keyfine dışarıda gezenleri, ne de kaldığı bakım evindekileri suçlayabiliyorum. Kimseyi suçlayamıyorum o kadar boktan bir durum ki.
Hiç bir yaratıcıya, kadere inanmıyorum, hayata devam etmek bir şans işi, adil değil bana göre. Ama yinede gayet yüksek olasılıklı bir şey de olsa, işlerin alehinde olması, bir muhattap veya bir suçlu olmaması çok kötü.
Keşke inançlı bir insan olsaydım, bu dünyadaki kötü şeylerin cezalandırılacağına, kaybettiklerimizle elbet buluşacağımıza inanabilseydim. Hayat o kadar kolay olurdu ki... Herhalde en büyük kıskançlığımdır bu.
Ne kariyerim hayal ettiğim gibi, ne hayatım. Ama buna sızlanmak o kadar boş geliyor ki. Kafamı sikeyim vakit varken %100'ümü vermedim. Ölüm döşeğindeki yaşlılar gibi yapamadıklarıma dair pişmanlıklar hissediyorum. Ama işin komik yanı şu ki, bildiğim kadarıyla bir sıkıntım yok ve yaşamaya devam edebilecek kadar şanslıyım, elim ayağım tutuyor, kafam çalışıyor. Ve bu böyle olduğu sürece şikayet etmeyeceğim.
Şu an sahip olduğum ne pişmanlığım ne başarısızlığım varsa bunun sorumlusunun ben olduğunu bilecek kadar mantıklıyım. Bu da ikinci keşkem, keşke kendime karşı daha mantıksız iyimser olabilsem. Bahanelere kendimi ikna edebilsem. Başkalarını edebildiğim kadar.
Hiç mi iyi bir şey yok. Var. Tüm bu son olaylar olurken biriyle yazışıyordum. Bir kız. Evet dünya yarrağı yerken ben bir kızla yazışıyordum ve dünya kısmı umurumda değildi.
Ha ne güzel kızmış diye tesadüfen denk geldiğim, konuştukça ne kadar çok ortak yönümüz olduğunu, birbirimizi ne kadar iyi anladığımıza şaşırdığım bir kız.
Ama bir insanla 1 ay boyunca deli gibi konuşursan.. er ya da geç tıkanıyorsun, insanlar birlikte zaman geçirmek, birlikte yeni anılar yaratıp yaşamak için tasarlanmış. Bu şekilde sınırlı iletişim kurmak için değil.
Her yeni tanıştığım insandan standart olarak nefret ederim ben, ya öyle kalır, ya nötr'e yükselirim, ya da o demin bahsettiğim 20-30 kişiden olurlar benim için. 30 yılda anca o kadar oldu.
Dolayısıyla bu kadar rahat konuşabildiğim, anlaşabildiğim bir hatun o kadar nadir bir şey ki benim için, coronanın da dünyanın da aq diyordum konuşurken. Ama konuşurken. Artık konuşacak şeylerimiz tükendi sanırım. Geçmişlerimizi paylaştık, günümüzü anlattık... e artık her gün aynı siktiğimin dünyasında! Neye öfkelendiğimi bilmeden öfkeleniyorum deli gibi.
31 yaşında, odamda, sarhoş, acı hissederek kendi kendime yazıyorum, konuşuyorum.
Ama ben uyum sağlarım hayatta kalırım. 10 yaşında babamı da kaybetsem, sonrasında zorluklar da çeksek, farklı dönemlerde farklı problemlerim de olsa hallederim, hallettim.
Bu siktiğimin günleri de geçecek, korona da olsam coronanın da amına korum.
Ne olursa olsun ben devam ederim sonuna kadar. Ama işte bazen zorlaşıyor, can sıkıcı oluyor. Heh işte ben o zamanların geçmişini sikeyim. Sikeyim ki o zamanlar gelmeden önceki zamanların tadı çıkmış olsun.