Küçüklüğümden beri ATGV'nin Antalya'da ki kampına gideriz. Evimden sonra en çok bulunduğum yer sanırım, Bir tarafında "Topkapı Palace", "Kremlin Palace", "Venezia" diğer yanında "Mardan" "Titanic" falan. Türkiye'de ki en büyük sahil otellerinin arasında dev gibi bir araziye kurulmuş bir kamp alanı özetle.
Bu sene odaları modernleştirmişler, animasyon ekibi gelmiş falan baya bir yatırım yapılmış. Bu da demektir ki otellere satılmasından vazgeçilmiş, buna sevindim.
Her sene oraya gidebilmemi dedemin emekli Yargıtay savcısı olmasına borçluyum.
Neyse, bu sene oraya gitmek gibi bir planımız yoktu. Zaten 2 ay öncesinden başvurmak falan gerekiyor. Ama annem şansını demek için geçen hafta sormuş ve yer olduğunu hemen gelebileceğimizi söylemişler en yakındaki döneme. İyi dedik gittik.
Önceki senelerden 2-3 arkadaşıma rastladım aynı dönemde, ayrıca Antalya'da yaşayan bir arkadaşımda günübirlik geldi kampa benle takılmak için.
Her seneki Rutinlerimiz olan Kumsaldan büyük otellere gitmeyi, su sporları merkezinden muza binmeyi, aqua parkta çeşitli atraksiyonlar yapmayı ihmal etmedik, hatta bir gece bir çocuğun doğum günü için animasyon ekibine katılıp kostümler giyip makyaj bile yaptık, ama bu senenin bir farkı vardı benim için;
3 sene önce yaptığım ve hayatımın en büyük hayvanlığı olarak nitelendirdiğim olay için özür dileme şansı yakaladım.
Bu özrü daha önce telefonla, maille, sms ile denediysem de bir tepki bile alamamıştım. Ve cidden geçmişime dair kendimi suçlu hissettiğim tek konu idi. Bu konuda Yüz yüze özür dileme, yaptığım çocukluğu kabul etme ve hepsinden öte anlayışlı ve olgun bir tavırla karşılaştığım için kendimi şanslı sayıyorum. Cidden insan bir şeyi çok isterse olurmuş bundan bir kez daha emin oldum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder