27 Şubat 2009

vempayırdımaskoreytridempşın

İndirmesi ayrı dert, kurması ayrı dert, oynaması ayrı dert.. Ama deyecek gibi. Oyuna insan olarak başlamak hoş =)

To my beloved enemy:

Bu sabah uyandığımda kalkamadım yatağımdan, boynum ve sırtım feci şekilde ağrıyodu, öyle böyle değil ama doğrulamadım :S
Sanıyorumki gizli bir düşmanım var ve sabaha karşı odama gelip boynumu kırmaya çalıştı. Ama ilk hamlesinde kıramadı ve uyanacağımı farkedince işini tamamlayamadan kaçtı. Mutfağa gidip anneme; "Odamdan koşarak uzaklaşan kimseyi gördünmü?" diye sordum... Görmemiş.. Sanırım camdan atlayıp kaçtı..
Odama kadar girebildiğine göre beni tanıyan biri olmalı, muhtemelen bloğumuda okuyodur o zaman.
Boynumu kırmaya çalışan şahsiyet sana sesleniyorum burdan; Allah belanı versin, bari kıraydında bütün gün kasıntı gibi gezmeseydim...

22 Şubat 2009

Frozen

All that she wanted;
Was to be the one of the cool ones,
She locked herself in the fridge;
Forgotten there for a few decates.

When she finally got out;
She couldn't feel what she suppose to feel,
Neither what she wanted to,
Nor what she is wanted to..

Ripper ice had been covering her heart,
Making it stuck and numb;
Pity, that she seems to have no courege to use it anymore,
What a shame... She used to have a most beautiful one.

Without her heart, she became a witch;
Cold, numb, rude, distance..
If i hadn't known her;
I would have said, who the heck is that witch.

She is not like it seems,
Not a witch or a coldhearted villain,
I hope she'll remember herself and melt the ice covering her,
Hope she can be happy as what she really is.

If it ever happens;
I'm not sure, things go back to normal,
Not sure, we will be the same after all,
Not sure, i want to be same,
All the time, all the suffer,
Made me scared, but more connected,
But damn!! I want it so bad,
Shame.. I've done enough, can't act more.
But it is not gonna end like this;
Gonna be hate or love again..

21 Şubat 2009

kar

Evde hasta yatmak yerine dışarı çıkıp harika oldum...
Desem heralde bir kaç kişi bu lafın bana ait olmadığını hatırlar, ama bende o lafı onurlandırdım bugün.
Okul tayfasıyla gezdik eğlendik, içtik, ettik şarkı söyledik bağırdık fln.. Sorunlarımıza lanet ettik, sorunlarımıza üzüldük, sorunlarımıza çözüm aradık, birbirimize gaz verdik, ama hiç birimiz gaza gelmedik, çünkü bu zamana kadar kendi problemlerimizi kendi mantığımızşa istediğimiz şekilde çözmek gerektiğini öğrendik :P öyle bir gece, bilindik rutin şeyler...
Gece 2 gibiydi dağıldık tunalı tarafında ayrıldı yollarımız :P
Ben taksiye binme niyetinde olsamda, lapa lapa yağan kara, etrafta hiç olmayan insanların ve kalabalığın hatırına yürüyeyim dedim..
Abartmıyorum eve gelene kadar sadece 2 insan gördüm.
Dışarısı bomboş, sokaklar, caddeler... Kar etrafa iyice yayılıyor tüm şehri kusursuz bir şekilde ele geçiriyor.. Ama ben inatla direnip ayak izi bırakmaya devam ediyorum. O kadar büyük bir güzelliğe şahitlik yapan az sayıda insandan olduğum için şanslıyım heralde. Yol boyunca tek başıma karın çıkartabileceği sesleri duydum, gaza geldim, coştum, taştım, etrafı kaplayan karları erittim, kendi sıcağımdan eriyip karlara karıştım, yok oldum, toparlandım, yeniden biçimlendim, aynı şekle geri girdim, bir şey değişmedi, sadece yoruldum...
Eve geldiğimde dışarda içtiğim biraları çoktan unutmuştum. Buz dolabına baktım.. Rakı şişesi :D Çok sevmem ama bi kadeh doldurdum, yanına bir iki bişey aldım. Böyle bir dışa vurum ihtiyacım vardı, Fotoğraf çeksem, bu saatte uğraşılcak iş değil, bende onun yerine iki şey yaptım, biri bu yazı; Diğeri başka bir tane, belki onuda zamanı gelince paylaşırım...

Kendime not: Fazla uzun ve saçma yazılar yazmaya, dışarı fazla tepki vermeye ve anlatmaya başladım. Bu konuya daha dikkat etmem lazım!

20 Şubat 2009

İzleyelim, izlenelim...

Dün deviantart da bir adam benim fotoğraflarıma bakmış ve toplam aldığım izlenime göz atmış, arada bir çelişki görmüş ve kendi profilinde benim ve benim durumumda olduğunu düşündüğü 9 kişinin daha linklerini vererek reklam yapmış. tabi bunun için izin almayı da ihmal etmemiş. Kendiside öyle aman aman bi kitleye veya koleksiyona sahip değil ama sonuçta takdir edilmek, ve daha fazlasına layık görülmek hoş bir duygu =)
İşte o arkadaş; features ın daki 2, şahıs olarak bende burdan onun reklamını yapmayı bir borç bilirim =)
http://firefoxessmoon.deviantart.com/

18 Şubat 2009

*Düzenlendi*

Keşke insanın bir şey söylemesi, ona inanması ve yapması için yeterli olsa. Olaylar ne kadar uzasa da, kötü zamanlama da olsa, büyük ve bence gerçekçi olmayan, herkes açısından zararlı ve hoş olmayacağını düşündüğüm değişiklikler de görsem. Neden böyle oluyor, neden sayfayı çeviremiyorum. Cevabı bilmek korkutuyor ve bu yüzden bilmiyormuş ve umursamıyormuş gibi görünmek daha kolay geliyor sanırım. Ama dediklerimle, istediklerim arasında bu kadar fark varken nasıl olcakta düzgün davranacağım? Nasıl inkar edeceğim?
Bu yazı bile anlamsız bir yerde, söylediklerimle davranışlarımın arasındaki fark ister istemez ortaya çıkacak, söylediğim kadar rahat ve mutlu hissedemediğim görünecek. Bunu saklama ihtiyacı ne o zaman? Neden mutlu ve özgür görünmek istiyorum kafamın içinde kapana kısıldığım konularda?
Çünkü bu duruma düşmedim daha önce, ne yapacağımı bilemiyorum. Bugün bir arkadaşım bu konuda bana bilmediğim bazı şeyler anlattı, onları duydukça o kadar çok "keşke" dedimki, o en sevmediğim, nefretle baktığım kelimeyi o kadar çok kullandımki, kendime gerçekten kızdım. Birde konu iki ufak şeye geldi, neden o iki ufak şeyi hala atmadığımı sordu bu duruma çok şaşırdı.
Nasıl kaldırıp atayım ki, o koku, o his sinmişken...
Tüm bu düşünceler ve bu düşüncelerin getirdiği iyi-kötü hisler, hala sağ olduğumu, insan olduğumu, en güzel şekilde hatırlatıyor. Ama aşırı yoğunlaştıklarında saçma sapan davranışlara ve abartılı düşüncelere itiyorlar beni. Sonra da saçma sapan konuşup, inanmadığım, yapamayacağım şeyler söylüyorum.
Söylediklerimi deneyeceğim elbet, olması gereken bu sanırım ama... Aklım veya onun alternatifi olarak insanlara duygular aşılayıp hareket etmelerini sağlayan diğer şey, buna ne ölçüde yardımcı olacak bilemiyorum. Sanırım pek olmayacaklar...

Almost

Gaza gelmiş bir şekilde spor yaptım, sonra banyoya girdim bir güzel yıkandım sıcacık sıcacık, akşam 11.30 falan saat, pijamalrımı giyip bilgisayar başına geçip tembellik yapmak istiyorum.. telefon çalıyor.. Açtım, Harun, "sıkı giyin aşağı in sizin evin oradayım diyor" giyiniyorum iniyorum.. motoru kullanacak dübüratifde alkol kokusu hissedilir düzeyde, ama sorun olmaz... "Sarı binayamı gidelim? Yoksa tunalıya kokoreç yemeyemi?" "tunalıya"....
Gittik, yedik, dönüyoruz...
Bir yol ağzına geliyoruz, bir dolmuş sağ tarafta durdurmuş yolcu indiriyor herşey normal..
İnen yolcuyu dolmuşun önünden hiçbir şekilde dikkat etmeden yola bakmadan atlarken görmek... Çarpışma sesi....
Gözümü açtım yerdeyiz, yüzüm inanılmaz acıyor, bir bacağım motorun altında yerde yatıyorum.
Bacağımı motorun altından kurtardım, yerden kalktım, kaskı çıkardım. kaskın vizörü parçalanmış... Etraftan insanlar geliyor, trafik tıkanmış, kim nerede seçemiyorum, harun ne oldu, çarptığımız kadın ne oldu bilemiyorum.. ikisinide farkediyorum, harunda ayakta iyi görünüyor, ama çarptığımız Bayan, yerde ve hissettiği acıyla bağırıyor.
Taksiyle akay hastanesi.. testler... olayın adli boyuta ulaşmaması için verdiğimiz çabalar(!)...nöbetçi ortapedistin orada bulunmaması... Bir taksi yolculuğu daha... Bir telefon görüşmesi.. Bir sürü test daha... hastanede görülebilecek tüm korkunç ve iç karartıcı görüntüler.. ve bir sürü test daha... Bayana otelde müsait oda aramak... ilgisiz personel...
Sonuç: Bir burkulmuş dirsek, bir kırık kol, yaralanmış kanama geçiren bacak, şişmiş bir yüz ve yer yer morluk... Haa birde baya hasar almış bir motor...
Bunlara ek olarak o gece, o kazadaki 3 kişi, herşeyin ne kadar basit şekilde bitebileceğini yeniden hatırladı. Ama işler yoluna girince önceki yaşamlarından ne kadar farklı davranıyorlar bilinmez....
Ya da ne kadar farklı davranmalılar? Herşeyin anlık olabileceği düşüncesi insanı esir alırsa ne kadar sağlıklı bir yaşam olur, anı yaşamak denilen şey sadece eylenmekten ibaret değil ki. Bu kadar korkunç potansiyeli olan bir olaydan bu kadar ucuz kurtulmak, korkutmalı mı rahatlatmalı mı, şahsen bilemiyorum. Ama hem korktum hem rahatım.
Bütün bu olayda beni en çok şaşırtan şeylerden biri, ilk aklıma gelen şey, kendime gelmiş olabilecek zarardan çok, bunu beklemeyen insanların hissedecekleri oldu, ailem, arkadaşlarım çevrem. Neden öyle düşündüm bilemiyorum ama bir şekilde kendimi borçlu hissettim, sanki ben iyi olmalıydım, sanki iyi olmayı çevremdeki insanlara borçluydum sadece kendim için değildi gibi.. Niye öyle geldi bilmiyorum..



*EK: Bu konuda biraz önce dübüratif bloğundan aldığım ancak kendisiyle konuşamadığım bilgiye göre olay karakola gitmiş, neden, nasıl bilmiyorum.
kaynak: http://duburatif.blogspot.com/2009/02/allahn-salag.html

17 Şubat 2009

Tembellik yazısı..

Yazıcak şeyler çok birikti; Motor kazası ve ölümden dönüş... Lise 2 de yazdığım "geleceğe mektup" ve "korkularım ve şikayetlerim" yazılarımın sürpriz şekilde bana umduğumdan çabuk geri dönmesi falan.. İkiside beni etkileyen ve hayatımda önemli yer eden veya etmiş şeyler.. Bir ara oturup yazmak lazım...

11 Şubat 2009

O asil baş ağrısı

Bir kere tattınızmı onu, başka hiç bir derdiniz kalmaz, sizi sizden alıp kafanızın içine hapseder, ne dert kalır ne tasa. Yapacağınız işlerinde önemi kalmaz, ne hayattan zevk alırsınız ne uğraştığınız şeyden, o öyle asil bir ağrıdır işte, insanın tüm dikkatini kendine çeker.
Burdan tüm başı ağrıyanlara geçmiş olsun diyorum...
Ve baş ağrısı sanada iki çift lafım var; Ben senin ta aq...
=)

06 Şubat 2009

ilkomotorkul

İlkokul buluşmasından aklımda kalan diyaloglar; ( bu sözlerin hiç biri bana ait değil, ve illaki kötü niyetlerle söylenmemişlerdir sanıyorum :P )
-Sen tüm sınıfın önünde sıranın üstüne çıkıp rükuya domalırken iyidi!!
-Bey, bu sefer olacak gibi, kutumda büyük hissediyorum.
-Sabah 8 den akşam 6 ya kadar canonun üzerindeydim 10 saat rafting yaptım.
-3 harfli bişey vardı. neydi o? Cin değil, çip değil, yok hiç değil... haa buldum....

Yarın bir ilkokul buluşması daha var ama tamamen başka bi kadroyla, ulan ne ilkokulmuş buluş buluş bitmiyor...

Bugün Dübüratif'in yeni motorunun, eski sahibinin, motorun krom bölgeleri boyamasının pişmanlığını yaşadık. Soğuk hava, yağmur, tiner, bıcak, spatula, kas gücü gereksinimi, Gazıma işlemi... İlk başta yorucu ve bunaltıcı gelsede, yaptığımız iş sonucunda kendimizi Orange Country veya Chip Foose'un garajında sandığımızdan, gerekli testesteron artışını yaşadık ve başarılı bir şekilde debriyaj telini kopararak dübüratifin motorunu bir kaç günlük dinlenmeye mahkum ettik =)

2024

Lan hayat güzel, eforsuz, mutlu olabiliyormuş. 2023 yılı biterken bunu hatırladım son iki aydır. Hep çekindiğim, korktuğum şeylere, bir kapı...